Cunda Adası, Türkiye'nin 4. büyük adası odası olup eski adı Cunda, bugünkü adı Alibey Adası ismi verilmiştir. Ayvalık'a Lale Adası üzerinden köprüyle bağlı olup kara yoluyla ulaşım sağlanmaktadır.
Toplam 2 köprüsü olan ada'nın biri Türkiye'nin en eski Boğaz Köprüsü'dür. Deniz yoluyla Ayvalık sahilinden Cunda Adasına motor seferleride düzelenmektedır. Ayvalık'ın 22 adasının içinde tek şehirleşmenin olduğu adadır.
Hristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadığı ilk mahallesinde Cunda Adası'nda 1873'te bir kilise inşa edilmiştir. Dar sokakları ve rum evleriyle doğallığını yitirmeden günümüze kadar gelmiştir. Zemini taş döşemeli, sarmaşık ve begonvilli sokaklarıyla insana samimi gelen bir yapısı var.
Taksiyarhis Kilisesi, Despotun Evi, Aşıklar Tepesi, Agois Yannis Kilisesi, Tımarhane Adası, Cunda Sahil Çarşısı ve Taş Kahveyi ziyaret etmelisiniz.
Alibey Adası (Cunda), idari olarak Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı. Toplamda 22 adet olan Ayvalık adaları arasında Cunda, yerleşime açık olan tek ada. Cunda (Alibey) Adası hakkında diğer önemli bir bilgi ise Türkiye'deki en büyük 4. ada olması.
Ayvalık ilçesine bağlı olan Cunda Adası turizm bakımından ülkemizin en dikkat çekici adalarından biridir. Cunda denize sıfır otelleri ile öne çıkan benzersiz bir beldedir.Ayvalık çevresinde yer alan 22 adadan yerleşimin olduğu tek yer olan Cunda aynı zamanda ülkemizin Ege’de yer alan en büyük 4. adasıdır.
Cunda Adası, sahip olduğu doğal güzellikleri kadar sahip olduğu turistik olanaklar ile de Ege’nin en hareketli ve güzel yerlerindendir. Bağlı olduğu Ayvalık kadar popüler olan ada her yıl turizm cirosunu ve tesislerini artırarak daha da dikkat çeken bir yer olmuştur.
Eskiden kalma kilise ve manastırları, dar taş sokaklar arasında kalan tarihi evleri, plajları ve birbirinden ünlü restoranları ile Cunda son yılların en popüler gezi noktalarından biridir. 1924 yılında gerçekleşen mübadele sonrasında Cunda Adası nüfusunun büyük çoğunluğu Girit ve Midilli Adası‘ndan göçen Türklerden oluşuyor.
Cunda Adası’na hem deniz yolu hem de kara yolu ile ulaşabilir olmak adaya ayrı bir özellik katmıştır. Denizin doldurulmasıyla bağlantı yolu yapılması Ayvalık-Cunda arasında kara ulaşımını da sağlamıştır.
Ayvalık’tan ilk olarak Lale Adası’na 1817 yılında denizin doldurulması ile oluşturulan yol ile ulaşabilir buradan da 1964 yılında inşa edilen Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü ile Cunda Adası’na ulaşabilirsiniz.
Cunda'nın bugünkü ismi Alibey, Kurtuluş Savaşı sıralarında padişahın 'Yunanlılar’a teslim olun' fermanına karşı gelip, silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin kumandanı olan Yarbay Ali Çetinkaya'dan geliyor. Adanın Cunda ile beraber diğer eski bir ismi ise Moshonisia (Kokuluada). Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesi'nde andığı Yund Adaları’nın da bu bölgeye ait olduğu tahmin ediliyor.
Cunda Adası'nın nüfusu 2000 yılı itibariyle 5000, ancak bu rakam yaz aylarında 20.000 civarına kadar çıkabiliyor.
Ada nüfusunun büyük bir kısmı Girit ve Midilli adalarından 1924 nüfus mübadelesi zamanında göçmüş Türkler'den oluşuyor. Bu nedenle adanın yaşlı nüfusunun büyük bölümü Rumca-Yunanca'yı bilmekte.
Son zamanlarda ada nüfusu, emeklilik günlerini sakin bir bölgede geçirmek isteyen büyük şehir sakinleri tarafından arttırılmış durumda.
Adı Ayvalık ile bütünleşmiş olan bu adayı Rumlar Nesos olarak adlandırıyorlar. Adanın tarihe tanıklık etmiş kilise, manastır ve Rum evleri ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor ve beğeni topluyor.
Rum evleri, kapı tokmaklarından, iç mimarilerine kadar enteresan ayrıntılarla dolu. Cunda’yı dolaşırken Taş Kahve’de çay içmeyi ve sokakları gezerken yolunuza çıkacak tarihi çeşmeleri incelemeyi unutmayın.
Ayvalık’ı açık denize kapayan bu adaya 1896 yılında inşa edilen bir köprü sayesinde karayolu ile geçilebiliyor. Yaz aylarında Ayvalık’tan Alibey Adası’na her saat başı motor seferleri de yapılıyor. Adaya otomobilleriyle gidenler araçlarını mutlaka girişte park etmeliler. Ayrıca adanın dar sokaklarında yürümek çok daha keyifli.
Ada içerisinde sekiz adet manastır bulunuyor. Cunda'da yer alan kiliselerin en büyüğü Taksiyarhis Kilisesi. Bu kilisenin büyük çanı Bergama Müzesi’nde sergileniyor.
Adanın yüksek kısımlarında boğazların, adaların, iç içe girmiş koyların güzellikleri seyredilmeye değer.
Ada merkezinde sıralanmış olan balık restoranlarında, deniz ürünleri, mezeler, meşhur Papalina balığı ve zeytinyağlı ot çeşitleri servis ediliyor.
Cunda (Alibey) Adası hakkında; tarihinden, lezzetlerine, koylarından, evlerine kadar oldukça özel bir ada demek yanlış olmaz. Dar ara sokaklarda bulunan evlerin mimarisi, kiliseler, restore edilmiş kafeler – barlar, iskele karşısındaki Taş Kahve’nin muazzam yükseklikteki tavanı, evlerin camlarındaki rengarenk çiçekleriyle Cunda ziyaretçilerine can alıcı bir atmosfer sunuyor.
Cunda Adası'nın ziyaretçi çeken en önemli detaylarından biri; mezeleri ve yemekleri. Küçük balıkçı teknelerinin manzarası eşliğinde Girit lezzetlerinden oluşan bir akşam yemeği yemek Cunda'da yapılması gereken ilk ve en keyifli aktivitelerden.
Cunda’da ne yenir?
Adada pek çok balık çeşidini, deniz mahsülünü ve yabani otu tadabilmek mümkün. Levrek, mezgit, çipura ve papalina denen Ayvalık’a özgü balık çeşidi Cunda'da en çok tüketilen lezzetler. Balık çeşitleriyle beraber adada rağbet gören diğer yiyecekler ise; has zeytinyağı ile yapılmış Cunda mezeleri.
Cunda (Alibey) Adası hakkında, son yıllarda Türkiye'de yerli turizm merkezleri arasında kendisine önemli bir yer edinmiş durumda denebilir. Özellikle sahil şeridindeki balık lokantaları ve içki mezeleri ile biliniyor.
Tekne gezileri sayesinde çevredeki diğer Ayvalık adalarını da keşfedebiliyorsunuz. Midilli Adası'na günü birlik olarak yapılan seferler sayesinde özellikle yazın Ayvalık'taki yabancı turist sayısı artıyor.
Ada halkının turizmden sonra en önemli geçim kaynakları ise zeytincilik ve balıkçılık.
Alibey Adası, tarihi yapıları, doğal güzellikleri sebebiyle koruma altına alınmış ve 1976 yılında sit alanı olarak kabul edilmiş. Ayvalık ve çevresinde toplamda 17 bin 900 hektarlık doğal ve tarihi alan mevcut. Alibey Adası'nda anlaşma öncesinden, Rum Ortodokslarından kalma birçok kilise ve manastır bulunuyor.
Contents
CUNDA KÖPRÜSÜ KONUŞULUYOR; ADI ’15 TEMMUZ’, GEÇİŞ PARALI MI OLACAK??
Nilgün KAYA
4 Haziran 2016’da yapımına başlanan, iş bitiş tarihi 6 Aralık 2016 olarak açıklandıktan sonra 15 Şubat 2017’ye ertelenen Cunda Köprüsü’nün iş bitiş tarihi yine ertelendi. Köprünün iş bitiş tarihi 15 Temmuz’a ertelendi.
“KÖPRÜDE SON VİRAJA GİRİLDİ”
“İSİM KONUSUNU HENÜZ DÜŞÜNMEDİK”
Önce denize kanalizasyon taşmasının önlenmesi gerektiği yönünde eleştirilerle yapımına başlanan köprü inşaatı devam ederken, ilçede iş bitiş tarihi nedeniyle, köprü adının ’15 Temmuz’ olacağı ve köprüden geçişin de paralı yapılacağı konuşulmaya başlandı.
Ayvalık’ta konuşulanlara yanıt veren Adalet ve Kalkınma Partisi İlçe Başkanı Hakan Kayaalp, isim konusunu henüz düşünmediklerini söyleyerek, “Ayın 3-4 Nisan gibi boru hatları bitiyor, sonra asfalt dökülecek. Trafik başlar geri kalan sosyal alanlar, görseller daha hızlanacaktır. 15 Temmuz iş bitiş tarihi. Açılış tarihini biz daha önce Ramazandan sonra olarak planladık. Görselleri olacak.
Işık gösterisi olacak köprüde. Bunu biz daha önce planladık, aklımızdaki tarih Ramazandan sonraydı. Biz ondan önce trafiğe açabilir miyiz diye çok mücadele ettik. Bazı resmi işler ve hava muhalefeti nedeniyle bazı gecikmeler oldu ama bitiyor artık. Sona geldik. Aklımızda Ramazan sonrası ama 15 Temmuz civarları diyebiliriz. Yuvarlak konuşmakta fayda var. Bu bir planlamaya tabi.
Hep Ramazandan sonra diye aklımızdan geçti, başlarken de böyleydi. Yazın olur, insanların kalabalık olduğun dönemde açarız. Hem o gün eğlence olur toplumun birleştiği bir gün olur diye düşündük. İsimle ilgili hiç düşünmedik önemli olan köprüyü yapmak. Köprüden faydalanabilmek. Denizin temizlenmesini sağlamak. Halk gelsin, sosyal alanlarda aileleriyle otursun istiyoruz.
İsmi ne olur bilmiyorum büyükler değerlendirir. Belki bir yarışma açılır halk karar verir bizde öyle biliyorsunuz. Önemli olan bu işin topluma fayda getirmesi. İsim hiç düşünmedik” dedi.
“KÖPRÜDEN GEÇİŞ SERBEST”
Köprüden geçişin ücretli olacağı ise ilçede sık sık gündeme gelen bir diğer konu oldu. Hakan Kayaalp, “Para mı? Ben sadece gülüyorum. Maalesef Ayvalık’ta ben bunu duydum, güldükte açıkçası. Fısıltı gazetesi köprüden ücret alınacağı ile ilgili bir takım şeyler söylüyor ama böyle bir şey yok. Hiç aklımıza gelmeyen şeyler. Öyle bir durum yok. Köprüden geçiş serbest.
Altından üstünden insanlarımız nasıl istiyorsa geçsin. Biz hizmet için çırpınıyoruz. Denizimiz kirlenmesin, köprümüz olsun, Altından balıkçılarımız daha kestirmeden öte tarafa ulaşsın. 6,5 metre yüksekliği olacak. Birçok tekne geçecek. Birçok şeye faydalı olsun diye uğraşıyoruz. Bizim derdimiz parayla pulla değil hizmetle. Hiç öyle bir şey söz konusu değil.
Parayla geçiş olması mümkün değil” dedi.
“BORULARA EKSTRA KELEPÇE ATILACAK, ÜZERİ YARIM METRE DAHA KAPATILACAK”
Çalışmaların son aşamada olduğunu ifade eden Kayaalp, “Gecikmeler, sosyal medyada bir takım şeyler hatta iz bile yok diyenler var ama her şeyi düşünülmüş ve ciddi emek verilmiş bir iş. Birçok bypass ve terfi borular var.
PTT boruları ve yeni ilave olan fiber optik hattı ekstradan döşenen, yeni planlanan hatlar oldu. Bu biraz beklendi. Esasında olağan gidiyor. Ufak tefek gecikmeler, yağmur olunca gecikmeler oldu ama sona geldik. Asfalt dökülecek hale geldi. Borular tamam, bypasslar tamam.
Bağlantılar tahmin ediyorum 2-3 Nisan gibi bitecek. Ekstradan borulara kelepçe atılacak. Daha sağlam olacak. Sorunsuz bir planlama yapıldı, güncel. Daha sonra terfi olabilecek söz konusu telefon hattı, internet artışları ve benzeri şeyler için yeniden güncelleme yapıldı.
Ondan biraz gecikme oldu ama bitiyor. 2-3’ün de bağlantılar bitecek asfalt atılacak, trafiğe açılacak” dedi.
“DERİNLEŞTİRME ÇALIŞMALARI YAPILIYOR”
Denizde derinleştirme çalışmalarının sürdüğünü söyleyen Kayaalp, “Gemiler derinleştirme çalışması yapıyor devamlı. İki tarafı 4.5 ‘ye metre indirdiler. Kanal başlarına kadar geldi iş. Bir tek köprünün alt kısmının derinleştirilmesini bekliyorlar onlar da boruların komple yukarı alındıktan sonra yapılacak işlem.
O zaman denizin sirkülesi başlamış olacak” dedi. Köprü çevresine sosyal alanlar planladıklarını anlatan Kayaalp, “Dış tarafında planladığımız sosyal alanlar var. Ayvalık’a bakan tarafta ve köprünün iki baş tarafında ve alt tarafta Ayvalıklıların vakit geçirebileceği alanlar oluşturmak itiyoruz. Ciddi projeler üretildi.
Hem görseli olan köprü yaptık, hem denizi temizleyecek hem de turizme hitap edecek. Ayvalık mutlu olacak, yani ben inanıyorum, güzel bir iş yaptık. Güzel bir hizmet kazandırdık, Hayırlara vesile olsun inşallah. Ayvalık’a ciddi katkı sağlayacak bir iş. Bu köprünün arka tarafına terfi istasyonu yapılıyor.
Kanalizasyonla ilişkin çalışmanın bir bacağı var burada. Cunda hattı şu anda limanın karşısına dökülüyor şimdi bu direk arıtmaya gidecek o taraf şişmeyecek, o taraf şişmezse Armutçuk sahili büyük ölçüde kanalizasyondan kurtulacak. Orada yağmur hatlarında kaçak var. Onları biliyoruz.
BASKİ resmi olarak mücadele edecek ve inşallah denizimizi kirletmemek adına ne gerekiyorsa yapacağız. İlk geldiğimizde kötü kokular vardı Ayvalık’ta. Bunu yüzde seksen azalttık. İnşallah bitireceğiz” dedi.
Karaya köprü ile bağlı bir ada Cunda
Ulaşımın bazen sınırlı olması, yerleşik nüfusun azlığı adaları şehrin kalabalık ve kaosundan koruyor. Cunda da o adalardan. Burada telaş ve koşturma, yetişmesi gereken işler, trafik yok. Zaman sanki durmuş ve siz o duran anın içinde gezintiye çıkmış hissine kapılıyorsunuz.
Cunda, yaz aylarında da çok keyifli ama size önerim Cunda’ya kalabalıkların olmadığı bahar aylarında gitmeniz, adanın keyfini ve huzurunu doyasıya çıkarmanız.
Cunda’nın bugünkü resmi adı Alibey Adası. Bu adı hakketmek için değerli bir hikayesi var adanın. Birinci Dünya Savaşı‘nın ardından Ayvalık’ı işgal etmek isteyen Yunanistan ve işgale karşı çıkmayan padişaha direnen Ali Bey (Çetinkaya), ülkedeki ilk direnişi başlatacak olan kurşunu ateşlemiş. Bu aynı zamanda Kurtuluş Savaşı‘nda atılan ilk kurşun olması bakımından sembol bir anlam taşıyor.
Türkiye’nin ilk Boğaz köprüsü
“Ayvalık Adaları” veya “Yund Adaları” olarak tanımlanan irili ufaklı yirmi iki ada ve adacıktan en büyüğü ve üzerinde yerleşime tek izin verileni Cunda. Rumlar bu adalara “Mis Kokulu Adalar” anlamına gelen “Moshonisi” diyorlar.
Cunda ile Ayvalık arasında yer alan Lale Adası ise, 1817 yılında denizin doldurulmasıyla anakaraya; sonra da 1964’te inşaası tamamlanan bir köprüyle Cunda Adası’na bağlanmış.
Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olma özelliğini taşıyan bu köprü sayesinde de Cunda Adası, yalnızca deniz yoluyla değil, kara yoluyla da ulaşımın sağlanabildiği bir ada olmuş.
Antikacıları, hediyelik eşya dükkanlarını gezerek alışveriş keyfi yapabileceğiniz gibi Ada’nın tarihi ve doğal güzelliklerini görmek için de bir plan uygulayabilirsiniz. Ada sokaklarında dolaşırken Cunda kedileri ile selamlaşmayı da unutmayın tabii.
Cunda’daki zamanınızın büyük bölümünü sahil boyunca uzanan yolda yani Mevlâna Caddesi’nde geçireceksiniz. Yolun araç trafiğine kapalı olması harika, gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel Cunda sahilinin tadını doya doya yaşayabiliyorsunuz. Sahil başlangıcındaki Despot Evi, adanın en eski ve önemli yapılarından. Ev hakkında ilginç bir hikâye var.
Rumlar, Yunanistan devlet olduğunda mutluluktan Despot’a çok yüklü bağışta bulunmuşlar. Despot bu paranın bir kısmı ile 1862 yılında bu tarihi yapıyı yaptırıp rahat bir yaşam sürmüş. 1877 yılında yaşanan bir baskında Despot evinde öldürülmüş ve evdeki yüklü altın ve gümüş kupalar çalınmış.
Daha sonraları Öksüz evi, hükümet binası gibi çeşitli amaçlarla kullanılmış.
En romantik tepe…
Adanın en yüksek noktası “Aşıklar Tepesi”nden hem Cunda’yı hem çevredeki adaları ve Ayvalık’ı izleme şansını kaçırmayın. Bu tepeye çıktığınızda ayrıca Rahmi Koç tarafından restore edilen Agios Yannis Kilisesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Bu yapı 17-18’inci yüzyılda kilise hukuku hakkında zengin bir kitaplığa sahipmiş. Zamanla harabeye dönüşen yapı 2007 yılında Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından güzel bir kitaplığa çevrilmiş.
Muhtar Kent’in babası olan eski büyükelçi Necdet Kent ve eşi Sevim Kent’in adı verilen kitaplıkta Muhtar Kent’in bağışladığı ve babasına ait 1300 adet kitap sergileniyor. Kitaplığın değirmeni Cunda Adası’nın sembolleri arasında yer alıyor.
Kitaplığın hemen önünde yer alan ufak kafesine oturarak muhteşem manzaraya karşı soğuk limonatanızı içebilirsiniz. Değirmenin giriş katında ise ufak bir hediyelik eşya bölümü var.
Cunda Adası’nın kuzeyine doğru uzantısı olan Patriça adanın en güzel denizine sahip olmasının yanı sıra önemli tarihi yapılardan biri olan Ayışığı Manastırı’na ev sahipliği yapıyor.
Sarımsak taşından yapılan ve Bekar Kızlar Manastırı olarak da bilinen yapının tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Yıllar boyunca harabeye dönen yapı Suzan Sabancı tarafından başarılı bir restorasyon sonucunda müzeye çevrilmiş.
Panaya Kilisesi ziyaret edilebilir ancak yeterli koruma ve bakım sağlanamadığından bu tarihi binadan geriye kalanlar çok az.
Cunda’ya gelmişken Ayvalık’tan zeytinyağı almadan gitmeyin derim.
Cunda
Başlığın diğer anlamları için Alibey sayfasına bakınız.
Alibey / Cunda Adasından bir sokak karesi
Alibey Adası ya da Cunda,[1] idari bakımdan Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı bir ada. Ayvalık koyundaki Ayvalık Adaları olarak adlandırılan irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime açık tek ada Alibey'dir. Türkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan 4. büyük adasıdır. (1. Gökçeada, 2. Bozcaada, 3. Uzunada) Konumu gereği Batı Anadolu'da deniz yollarının kesişme noktasında bulunan bir adadır.
Tarihçe
Cunda Adası'nın Ayvalık kaymakamlığına bağlanmasına dair 9 Aralık 1852 tarihli irade.
Alibey Adası önce Cunda ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle tanınıyordu. Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesi'nde bahsettiği Yund Adalarının bu bölgeye ait olduğu tahmin edilmektedir.
Adanın nüfusu 2000 yılı itibarıyla 3.000'dir. Ancak bu rakam yazın 20.000'e kadar çıkabilir.
Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli adalarından Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türklerden oluşmaktadır. Bu yüzden adanın yaşlı nüfusunun çoğu Yunancayı bilmektedir.
Son yıllarda ada nüfusu, emeklilik günlerini sakin bir yörede geçirmek isteyen büyük şehir sakinleri tarafından arttırılmıştır.
Coğrafya
Alibey Adası'nın anakaraya bağlantısı iki ayrı köprü ile sağlanmaktadır. Dolap Boğazı mevkiinde 1964 yılında inşa edilmiş olan Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü, Alibey ve Lale adalarını birleştirmektedir. Lale Adası ise anakaraya 1817 yılında denizin doldurulmasıyla yapılan 700 metrelik bir hemzemin bir köprü-yol ile bağlanmaktadır.
Ekonomi
Ada'nın restorasyon bekleyen kilisesinin merdivenleri
Cunda kafelerinden sahile bakış
Alibey Adası son yıllarda yerli turizm merkezleri arasına girmiştir. Özellikle sahil şeridindeki balık lokantaları ile bilinir. Günlük tekne gezileri sayesinde civar adalara ve adanın karadan ulaşılması zor bölgelerine gitmek mümkündür. Midilli Adası'na günü birlik seferler ise özellikle yaz aylarında yabancı turistlerin adaya ve Ayvalık'a gelmelerini sağlamıştır.
Ada halkının turizm yanında iki büyük geçim kaynağı vardır: zeytincilik ve balıkçılık. Ada zeytinleri özellikle zeytinyağı üretimi için uygundur.
Turizm
Alibey Adası doğal güzellikleri ve tarihi yapıları nedeniyle koruma altına alınmış ve 1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık alan doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiştir. Alibey Adası'nda mübadele öncesinden, Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok kilise ve manastır mevcuttur.
Bu yapıların koruma altına alınması ancak Alibey Adası'nın tanınması ve restorasyon için sermaye aktaracak sponsorların adada mülk satın almaları ile mümkün olabilmiştir. Son olarak 'Aşıklar Tepesi' olarak bilinen mevkide bulunan değirmenin restorasyonu 2006 yılında tamamlanmış ve ziyarete açılmıştır.
Adada, hâlen restorasyon için sponsor bekleyen pek çok tarihi eser bulunmaktadır.
Adadaki tarihi binalardan bazıları aşağıdaki gibidir:
- Çamlı Manastır/Taksiyarhis Ta Çamya: Ada merkezinden yaya olarak ve Patriça yolundaki Ekşi Çeşme'nin solundaki yol izlenerek yarım saatte varılabilir
- Koruyan Meryem Manastırı/ Panagias Tis Lekai :Ayvalık Dalyan Boğazı'ndan çıkışta sağda zeytin ağaçlarının arasından gözüken boğaza hakim manzaralı restore edilmiş özel mülk
- Ay Işığı Manastırı/ Ai Dimitri Ta Salina: Patriça 2. köyden yürüyüşle 45 dakika mesafededir
- Ayos Apostolos Manastırı/ Adaya giderken köprüyü geçtiğinizde soldaki sahil yoluna saptığınızda 500 metre mesafe sonra sağ yukarıdaki küçük tepeciktedir
- Tavuk Adası Manastırı/Ayiu Ionnu Tu Podromu: Alibey Adası'nın karşısındaki Tavuk Adası üzerinde inşa edilmiştir
- Güvercin Adası Manastırı/Ai Yorgi: Pateriça Körfezinin ortasında, andezitten oluşmuş küçük bir adanın üzerinde inşa edilmiştir
- İlyas Peygamber Manastırı/Profit İliya: Köprünün Ada'ya giriş yönünde 200 metre sonra deniz tarafındadır; temel kalıntılarından az miktarı geriye kalmıştır.
- Kızlar Manastırı/Evangelistriya
- Panaya Kilisesi
- Taksiyarhis Kilisesi
- Hamidiye Camii
-
Alibey/Cunda Adası, bir balıkçı lokantasından görünüm
-
Alibey/Cunda Adası sahili
-
Alibey/Cunda Adası yanındaki küçük Tavuk adasından ve üstündeki tarihi kilise kalıntılarından bir görüntü
-
Taksiyarhis Kilisesi
-
“Mis Kokulu” isimli Rum tavernasinda şarkıcılar Yunanca ve Türkçe karışık şarkı söylerken.
-
Adanın Arka tarafındaki Patriça Koyundaki Manastır
-
Cunda Adası'nda bir yeldeğirmeni
-
Cunda Adası'ndaki yeldeğirmeninden Edremit Körfezi'ne bakış
Diğer
Wikimedia Commons'ta Cunda ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |
Harvard ve Koç Üniversitelerinin ortak Osmanlı Türkçesi Yaz Okulu, 1997 yılından beri Alibey Adası'nda gerçekleşmektedir.
Kaynakça
- ^ Cansever, Meltem (2003). Nil Yüzbaşıoğlu, Burçin Ünlü (Ed.). Türkiye Gezi Kitaplığı – Ayvalık-Altınoluk. Boyut Yayınları. s. 22. ISBN 975-521-690-1. |erişim-tarihi= kullanmak için |url= gerekiyor (yardım)
Konuyla ilgili yayınlar
- Gencer, Ceylan İrem (2006). Cunda Adası'nda Tarihi Çevre Koruma ve Sıhhileştirme Çalışması (yüksek lisans). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
“https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Cunda&oldid=25879547” sayfasından alınmıştır
CENNET VATANDAN YANSIMALAR İLK BOĞAZ KÖPRÜSÜ VE CUNDA ADASI
23- 27 Haziran tarihleri arasında Cennet yurdumun küçük bir bölümünü gezip görmek, tarihe yolculuk yapmak nasip oldu. Bugün huzur içinde yaşamamız için atalarımızın nasıl bir mücadele sergilediğini bizzat yerinde görme fırsatını bulduk. O değerli büyüklerimizin ve şehitlerimizin bize emanet ettiği vatana sıkı sıkıya sarılmanın nasıl önemli olduğunu anladık.
Vatanımın cennet köşelerinden; Ayvalık'taki Türkiye'nin ilk boğaz köprüsünden geçerek gidilen Cunda adası, Çanakkale Asos, Çanakkale şehitliği, Çanakkale savaşlarının cereyan ettiği cepheler, Kireçtepe seyyar hastanesi, Savaş müzesi…
her yerde göğüs göğüse verilen vatan savunması. Ülkemin her yerinden koşa koşa gelen; “15 liler gidiyor kızların gözü yaşlı” türküsünün kahramanları 15'li vatanseverler. Yaralanan düşman askerini merhametle kucağına alıp tedavi eden yiğitler.
Bugünden başlamak üzere gezi boyunca ziyaret ettiğimiz yerler hakkında tarih, kültür ve sanat ile ilgili bilgiler aktaracağım. Tarihi mekanların özelliği, insanlara ne gibi hizmetler sunduğunu, bizlerin nasıl bir tavır sergilememiz gerektiğini sizinle paylaşacağım.
- ziyaret yerimiz Ayvalık Cunda adasıydı.
Cunda Balıkesir ili Ayvalık ilçesine bağlı doğa harikası bir adadır. Ada, Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü olan bir köprü ile Lale Adası'na ve oradan da doldurma bir yol ile ana karaya bağlıdır.
Cunda ismi tahmin edilenin aksine Yunanca değildir. Adanın Yunancadaki adı -kokulu ada anlamına gelen- MOSHONISI'dir. Ada Piri Reis'in haritasında Yund Adaları olarak geçer. Yund adının ise zamanla -yelkenli gemilerin yatay sereni için kullanılan- Cunda ile değiştiğini görürüz. Gerçekten de Cunda Adasının kuş bakışı görünüşü, gemi cundasına benzemektedir.
Cunda Adası'na, emperyalist düşmana karşı ilk asker kurşununu attırmış Komutan Ali Çetinkaya anısına, ‘Alibey Adası' dendi. Şimdi her iki isim de kullanılıyor.
Yine tahmin edilenin aksine adada Rum kalmamıştır. Adanın tamamı Türktür. Adalıların lehçeleri biraz Rumcaya kayabilir. Bu da yıllarca Rumlarla birlikte yaşamaktan kalmadır. Eskiden adada Rumca da konuşurlarmış. Ama o zamanlar devlet baba -Rumca unutulsun diye- Türkçe konuşmayanı pataklarmış. Şimdi ise belediye ve halk eğitim, esnaf ve halkımız Rumca öğrensin diye kurslar açıyor.
Cunda Adası, Ayvalık'ı açık denize, iki boğazıyla da kapayan ya da açık denizden sonra mühürleyen bir görünüm taşıyor. Bu adanın Ayvalık'tan bakıldığında solundaki boğaza Dalyan Boğazı, sağındakine de Dolap Boğazı adı verilir. Çok eskiden bir sandalın geçebileceği kadar sığ olan Dalyan Boğazı, 1880 yılında iki yıllık bir çalışmayla açılmıştır.
Cunda halkı balıkçılıkla, zeytincilikle ve turizm ile geçinir. Çoğu yoksulluk sınırına yakın yaşar ama çok da gururludur. Yazları Ayvalık'tan ve Cunda'dan, saat başlarında karşılıklı motorlar kalkar.
Bu 15-20 dakikalık deniz yolculuğu dinlenmeye gelenlere kısa süreli bir eğlence gibidir, teknelere binmeye adeta can atarlar adaya bu yolla da karayoluyla yarım saatte bir kalkan belediye otobüsleriyle de gidilebilir.
Her iki yolda kendine özgü renkler taşır.
Adaya vardığınızda, tepelerine çıkarak, doğayı izlerseniz, boğazların adaların, içiçe girmiş koyların, zeytin ve çam ormanlarının güzelliğine doyamayacaksınız. Kentsel ya da mimari cümbüş, ada sokaklarında sarhoş eder insanı.
Neo-klasik mimari hayranlarına; doğayla ve sessiz bir kentte yaşam isteği olan tutkunlara, en uygun yerdir bu sokaklar.
Kah girilen bir sokağın loşluğuna karşın, bir kapının dibinden fışkırıp üst kat penceresine tırmanan asmasıyla, Venedik'in dar bir sokağında; Yeşile hiç yüz vermemiş kimi sokağında da adeta Bizans'ta hissedersiniz kendinizi.
Eski insanların eski uygarlıkların bir yeridir bu ada. Arnavut kaldırımlı sokaklar, rengarenk evler, insana yorgunluğunu unutturan sessiz ve asude bir yerleşim yeri Cunda. Ülkemin her yeri cennet! “siru fi'l arz” yeryüzünde gezin ayeti bize bu güzellikleri tatmamızı, geçmiş milletlerin nasıl bir hayat sürdüklerini, dünden bugüne hangi manevi mirasları bıraktığını hatırlatıyor. Acaba dünden gelen miraslara sahip çıkılıyor mu? Can vererek, kan dökerek atalarımın bize emanet bıraktıkları bu vatan toprağına yeterince sahip çıkıyor muyuz? Yoksa gavurdan daha gavur hale mi döndük veya dönüyoruz? Gezileri bu gözle görerek yapmalı diye düşünüyorum.